İstanbul Aşkı...

Kendimi bildim bileli hep İstanbul'un hayaliyle yanıp tutuşurum.
Oysa hiç görmemiştim onu...

Filmlerden,kitaplardan,şarkılardan,şiirlerden tanıdığım bu büyülü metropolle tanıştığım ilk tarih 2007 oldu...

Havaalanından İstanbul'a indiğim gün yaz aylarından Eylül'dü...
Güneşiyle,deniziyle,insanıyla muhteşem bir buluşmaydı benim için...

Çocuklar gibi heycanlıydım,acaba İstanbul bana,ben İstanbul'a ne verecektim...

Aşağı yukarı bir hafta gecesiyle,gündüzüyle,rüyalarımı süsleyen dev şehrin dağını,taşını,ormanını,denizini gezdik...

Galata Köprüsünde Balık Ekmek meşhur dediler,oraya gittik...
Denizin iskeleyi yalayan dalgaları ve martıların aşka gelerek uçuşmaları eşliğinde balıklarımızı yedik...

Yaklaşık 400 yıl Osmanlı Devletinin idare merkezi olan "Topkapı Sarayı"ndan,yeryüzünde iki kıtayı birleştiren tek yapıt ünvanına sahip "Boğaz Köprüsü"ne kadar...

Hem Bizans kaynaklarında hem de Osmanlı kaynaklarında "Tanrısal irade"nin tecellisi olarak algılanan "Ayasofya"dan,"Beyazıt Meydanı"na kadar...

İmparatorların, sultanların ve halkların yeri "Sultan Ahmet Meydanı"ndan,Hz.Peygamberi Medine'ye geldiğinde evinde misafir eden
"Eyup Sultan" hazretlerin mekanına kadar...

Doğuyla Batının buluştuğu "Kapalıçarşı"dan,Eminönü'deki Yeni Camii'nin arkasında bulunan "Mısır Çarşısı"na kadar bir çok yeri gezdik,kokladık,kucaklaştık...


Son olarak ;

Napolyon'un neden :
"Eğer dünya bir devlet olsaydı,başkenti İstanbul olurdu ." dediğini şimdi daha iyi anlıyorum...


İstanbul'a ilk defa gelip,geri dönmek zorunda kalanların meşhur bir lafı var :

"Kalbimin Yarısı İstanbul'da Kaldı..."
Evet bende aynı duygular içerisindeyim..

Şu satırları yazarken belki dünyanın bir başka ucunda olabilirim fakat yüreğimin yarısı hala cankurban olası İstanbul'da kaldı...


Tek kelimeyle "harikasın"... Elveda dünyanın gözbebeği...

Yazan : hakan can